Şifalı Suları ile Dabakhane
Kilise’ den ayrılıp aşağıya doğru kıvrılan yoldan yürürken hemen yakınında bulunan, şifalı suların kara parçasını yarıp bir vadi oluşturduğunu görüyoruz. Ormanlık alan içerisindeki bu vadi ile Harput Kalesi arasında hissedilir derecede sıcaklık farkı var. Hemen meydandaki çeşme dikkatimizi çekiyor, yanına yaklaşıp okuduğumuz tabela sayesinde birden kendimizi kana kana su içerken buluyoruz. Nedeni ise Dabakhane adı verilen bu bölgedeki suların birçok hastaya şifa dağıttığı bilgisini okumuş olmamızdı.
Dabakhane adı verilen bu bölgede kadınlar ve erkekler için kapalı hamam vari bir yer yapılmış, dileyenler mayolarıyla içerideki buzz gibi şifalı su havuzlarına girip yıkanabiliyordu. Dabakhane’nin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyormuş ancak ahşaptan olan bu eski yapıyı 1987 yılında yıkarak yerine günümüzdeki 3 havuzlu tek katlı bina inşa edilmiş. İçerideki kaynak su sürekli olarak tazelenip, genel olarak ölçümlerde hep 5 derece civarında olduğu görülüyordu. İnsan vücuduna en yakın pH derecesi, sularda en çok tercih edilme sebebidir. Bundan olsa gerek ki Dabakhane’nin 7,9’luk pH derecesi insanlarda mide, bağırsak, karaciğer, romatizma, ruhi hastalıklar gibi birçok rahatsızlıkta şifa dağıttığını düşünüyoruz.
Yöresel Lezzet Patila
Dabakhane’nin sularını kana kana içip güzelce serinledikten sonra hemen mataralarımıza bu şifalı sulardan koyup, zil çalan karnımız için yer arıyoruz. Dabakhane’ ye sırtımızı verince çaprazında iki ayrı yer gözümüze çarpıyor. Birisi cafe ve restoran olarak kullanılan Dabakhane’ye ait yer diğeri ise yine aynı ailenin işletmeciliğini yaptığı gözlemeci abla. Oyumuzu köy tereyağının, peynirlerinin miss gibi kokuları etrafa yaydığı ve devasa boyuttaki ‘’Patila’ların’’ olduğu abladan yana kullandık. Patila yöresel dildeki bildiğimiz gözlemeye verilen admış. Hiç abartmıyorum bir gözlemenin boyutu yarım tahta masa kadardı! Fiyatta kesin bu denli büyük olur derken Ayfer abla bize demesin mi 7,5₺! Bir de güzel sohbeti vardı ki anlatamam.. İstanbul’dan taşınıp Elazığ’da yepyeni bir hayat kutmuş bu güzel aile. Bize restoran ve cafe kısmını da gezdirdikten sonra düştük yine Harput yollarına.
Arap Baba Türbesi ve Efsanesi
Harput merkeze ulaştığımızda Arap Baba Türbesi’ni görmek amacıyla Alaca Mescid’e doğru yürümeye başladık. Bir yandan da efsane haline gelmiş bu türbe hakkında bilgiler edindik. Alaca Mescid’in solundan merdivenle aşağıya doğru indiğimizde bir insanın emekleyerek geçebileceği büyüklükte kapısı olan Türbe’ ye ulaşıyoruz. Tahta sanduka içerisindeki camekandan başı gövdesinden ayrılmış cesedi görebilirsiniz. Başın gövde ile bir alakası yok olsa da daha sonradan kesik bir baş ile aynı yere konulmuştur. Kendiliğinden mumyalaşan bu cesette birçok yerin sağlam halde kalması bizi epey şaşırttı doğrusu.
Arap Baba ile ilgili birçok efsane bulunuyormuş. Bunlardan bir tanesinde Harput bölgesinde yağmurun yağmadığı, kuraklığın ve kıtlığın yaşandığı bir yıldan bahsedilir. Alacalı Mescit’ in yakınındaki evde Selvi adındaki yaşlı kadının rüyasında Arap Baba’nın başının kesilip dereye atılmasıyla yağmur yağdığını görür fakat pek bir anlam veremez. Ancak batıl inançlarda bir rüyanın üç gece arka arkaya görülmesi, genelde inananlar için yapılması gerektiğine delalet ettiği için yaşlı kadın Arap Baba’nın başını gövdesinden ayırıp dereye atar. Bu olaydan sonra da çok fazla yağmur yağdığı hatta sellerin oluştuğu anlatılırmış. Bu felaketi durdurmak için Selvi adındaki kadının rüyasında gördüğü kesik başı gövdesinin yanına koymuş. Ancak bu başın kime ait olduğu belli değilmiş. Daha sonra yağmurlar durmuş, bu yaşlı kadın da olayların üzerine korkunç hastalığa yakalanıp, ıstırap çekerek öldüğü efsanesi dilden dile yayılmış…
Harput’tan ayrılmadan önce belediyenin desteği ile sergi açan kadınların el işleri ile yapmış olduğu birbirinden güzel şeyleri inceledik. Hem ufak bir tuzumuzun olması sebebiyle hem de hatıra olması amacıyla birbirinden güzel yöresel sofra bezleri, Harput Kalesi magneti, kalenin minyatürünü, kolyelerinden aldık. Hatta birde dillere destan olan, görüntüsü ile göz dolduran Elazığ ile simgeleşmiş vişne mermerinden yapılmış objeleri inceledik. Üzerine de meşhur Harput Dibek kahvemizi de içtik, Elazığ’da ne yenir?-Ne içilir? öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.